Şu anda yaptığınız işi seviyorsanız ne ala! Ama sevmiyorsanız da, kendinize sorun: Yaptığım işten nefret ediyor muyum? Her sabah “ Allah Kahretsin! ” diyor muyum.

İşiniz sizde çok olumsuz duygular uyandırmıyorsa, bu iyi bir başlangıçtır. Herkesin her zaman sevdiği bir işi yapma lüksü olmayabilir.

Bulunduğunuz konumda, yaptığınız işi çok da severek yapmıyorsanız, bu normaldir. Çünkü insan yaptığı işe hükmetmeğe başlayıncaya kadar, o işi fazla benimsemez. Hangi düğmeye basınca, hangi neticenin alınacağı ortaya çıkmağa başlayınca, insan işine ısınır.

Ne iş yaptığınız değil, işi nasıl yaptığınız sizi tatmin etmeye başlar.


Tecrübe kazandıkça işinizle ilgili çerçeveyi daha iyi tanırsınız. Başkalarının fark etmediği şeyleri görmeğe başlarsınız.

Yeni bir dil öğrenirken de bu böyledir. O dili çok seversiniz, az seversiniz. Ama o dili öğreninceye kadar sıkıntı çekersiniz. Ancak o dili iyi öğrenince ondan faydalanmaya, zevk almaya başlarsınız. O dil de size yeni ufuklar açabilir.

İşimi sevmiyorum, asla sevmeyeceğim diyebilirsiniz.

Haklı olabilirsiniz, çünkü işinize olumsuz bakmaya başlamışsınızdır.

İnsan muhakkak kendini dinlemeli, kendini sorgulamalı. Ama bunun ölçüsü ne olmalı?

Dostoyevski “ zekanın fazlası körlüktür” demiş. Hayata ve işinize çok kritik bakmaya başlarsanız, bir anlam bulamayabilirsiniz. Hayatınız da, işiniz de  kararamaya başlar. Olumsuz düşünmeye başlarsanız her şey size anlamsız gelebilir.

Diğer taraftan hayata olumlu bakarsanız, ona bir anlam verebilir onu zenginleştirebilirsiniz.

Neticede bizi mutlu veya mutsuz kılan işimiz, hayatımız değil, hayata yaklaşımımız ve hayattan beklentilerimizdir.