Hayata yokluktan, zor şartlardan başlamak yerine, ‘ hali vakti yerinde ‘ bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmek daha rahat değil midir? Eskilerin deyişiyle ‘ ağzında gümüş kaşıkla doğmak ‘ şanslı olmanın bir işareti sayılmaz mı?

İlk bakışta böyle bir soru bile saçma gelebilir. ‘ Zengin çocuğu ‘ olmak bir imtiyaz gibi görünebilir. Fakat hayatta her şeyin içine girince, görüntü gerçeklerden farklı olmaya başlar. ‘ Hayat Maratonuna ‘ ileri bir noktadan başlamanın çoğu zaman, sanıldığı gibi mutluluk getiremeyeceği anlaşılır. Şaşırmayın! İzin verin açıklayayım:



Hayatta her şeyin bir bedeli vardır. Zengin bir ana babanın çocuğu olmak, her an hesap vermeyi beraberinde getirebilir. Hali vakti yerinde bir ailenin çocuğu, en ufak hatasında, ana babasının ‘ biz hayatımızı senin daha iyi durumda olman için harcadık ‘ sitemiyle karşı karşıya kalabilir. Başarılı ana babanın, çocukları için koydukları hedefler çok yüksek olabilir. Zor şartlarda hayata başlayıp başarılı olan ana baba, varlık içinde büyüyen çocuklarının hayatta kendilerinden çok daha başarılı olmaları gerektiğine inanırlar. Kendi başarılarındaki şans ve talihin rolünü görmek istemezler. Hayatın her geçen nesil daha zorlaştığını, rekabetin sürekli arttığını bilmezden gelebilirler.

Zengin ana babanın işyeri varsa, çocuklarının büyüyünce şirketlerinde çalışmalarını isterler. Çocuklar bu aile şirketinde çalışınca da, sırası geldiğinde onlara imtiyazlı olarak iş hayatına atıldıklarını hatırlatırlar. Çocukları başka bir iş alanında çalışmak isterlerse, ana baba alınıp, onları nankörlükle suçlayabilir. Çünkü onlar can havliyle, geçim sıkıntısını aşabilmek için sevdikleri iş konusunda seçici davranamamış olabilirler.

Anne baba güç şartlarda, sıfırdan kurdukları şirketlerini, çocuklarının çok daha ileri noktalara götürmelerini beklerler. Kendileri hata yaparak, hatalarından ders alarak başarılı olmuşlardır. Hatalarının oluşturduğu tecrübeyi, sizin hata yapmamanız için kullanırlar. Şirketlerini de kendi çocukları gibi görüp ona zarar vermenizi istemezler. Çocuklarının tecrübe kazanıp, başarılı olmaları çok zorlaşır.

Zengin anne baba tutumlulukla, eli sıkılıkla sağladıkları servetlerine, çocuklarının da aynı şekilde davranmalarını, bu zenginliklere dokunmamalarını isteyebilirler. Amaç haline gelmiş olan bu zenginliğin, çocuklar tarafından bir araç olarak görülmesi sorun çıkarabilir.

Kendisini ispat etmek, şahsiyetini geliştirmek isteyen erkek çocuk, bunu ana babasının şirketinin dışında gerçekleştirmeye kalkarsa, aileye karşı gelmiş onları yoksaymış gibi görünebilir. Anne babasının şirketinde çalışırsa da, şahsiyetini bulmakta zorlanabilir.


Kız çocuk, erkek kardeşlerine karşı daha şanslıdır. Hem ondan beklentiler daha sınırlı olabilir. Hem de baba oğul rekabetine hedef olmaz. Ana kız karşılaştırması daha yumuşaktır.

Anne babalarının maddi imkanları sayesinde, onlardan daha iyi eğitim alan çocuklar, aile ortamında eğitimlerinin beklentilerini karşılamakta zorluk çekerler.

Halbuki zor şartlarda dünyaya gelip hayata atılan çocuklar, ana babalarının sevgi ve saygı beklentilerinin dışında hiçbir sınırlamayla karşılaşmazlar. Hayatta istedikleri adımları atıp, daha kolay kendileri olabilirler. Başarısız olunca bunun faturası çok ağır da olsa, maddi sıkıntıların baskısıyla başarılı olma şansları daha yüksektir.

Hali vakti yerinde olan ana babanın çocuklarına davranışlarındaki her şey, onlara batabilir veya hata gibi görünebilir. Zengin anne baba çok dikkatli olmak durumundadır, bunların işi zordur. Halbuki fakir ana baba ‘ adım Hıdır, elimden gelen budur ‘, der, çıkar işin içinden.

Kendi halindeki babaların oğullarıyla olan ilişkisini romanlaştıran Rus Yazar Turgenyef, ‘ Babalar ve Oğullar ‘ adlı eseriyle dünyaca tanındı. Hali vakti yerinde hatta zengin, başarılı bir babanın oğluyla olan ilişkisini anlatan bir roman, ortalığı kasıp kavururdu her halde!